17 Ağustos 2011 Çarşamba

Yeni

Beni artık bu linklerden takip ediniz a dostlar!

http://blog.semradura.com

www.semradura.com

http://gallery.semradura.com

1 Mayıs 2011 Pazar

Yemekte olsak iyiydi.
















1- L (death note)
7- Hermann Hesse
2- Dr. Walter Bishop (fringe)
3- Björk
4- Mustafa Kemal Atatürk
5- J.P. Sartre
6- Maynard James Keenan (di mi john)


21 Şubat 2011 Pazartesi

Trekking dediler.

Cengiz Özer Eğitim Merkezi' nin düzenlediği Manisa - Kula gezisinden inanılmaz keyif aldım. Normalde hadi çık şu dağın zirvesine deseler, dalga mı geçiyorsun diye bir cevabım olabilirdi. Ama böyle bir yanardağ ve Alice Harikalar Diyarında atmosferi yok arkadaş. Gelişen olayları Aşağıda fotoğraflarla anlatmaya çalışacağım.

öncelikle bu kadar insandık.













Bu gençler merhaba deyip poz veren sıcak kanlı yerlilerden birkaçıydı







dedik biz bu dağa çıkarız.








kalbim kulaklarımda attığı sırada insanlar karınca gibi görünüyordu.

















bu çıkışın inişi efsaneydi.






Peri bacaları ayrı bir efsaneydi.





ve günün en tatmin edici karelerini yakaladığıma inandığım fotolarla son veriyorum. Daha da ekleyebilirim.

Ha bir de bu trekkingi ya haftada 1-2 kez yapmak ya da hiç yapmamak en mantıklısı. sopayla dövmüşler gibi ağrıyor heryerim :D

ama bunlara değer. pişman değilim, bir daha olsa bir daha yaparım (:

2 Ocak 2011 Pazar

Abraxas

Hesse'in, Narziss & Goldmund romanında, Demian romanındaki Sinclair ve Demian ilişkisine bağlı hareket ettiğini düşünmeden edemiyorum. Örneğin Demian ağırbaşlı ve bilge iken Sinclair esrik ve hovarda bir gençlik yaşıyor. İkisi de garip bir bağla bağlılar. Gerçi Demian Romanında Demian, Sinclair'ın aslında (bkz: Fight Club - Tyler Durden) farklı bir benliğini betimliyor. N&G'da ise Narziss=Demian; Goldmund=Sinclair. Elbette Hesse'in kendini tekrar ettiğini düşünmüyorum ama roman karakterleri çok benzeşiyor. Konu, mekan zaman farklı elbet, ancak Hesse'in kendi yaşamında böyle bir arkadaşa sahip olmuşluğu ve bunun izini bariz bir şekilde açığa vurduğu kanısındayım. Narziss & Goldmund'u da kime verdim hatırlamıyorum ama onu tekrar okuma isteğimi uyandırdı bende Demian. (N&G 1930; Demian ise 1919'da yayınlanmış eserleridir.)

Demian adlı romanı 2008'de bir arkadaşım önermişse de Hesse'i tanıdığım kitap Siddhartha olmuştu. İyi ki de o romanla başlamışım tanımaya.

Tüm bunlar bir tarafa Demian adlı romandaki Abraxas bir hayli dikkatimi çekti.

"Kuş, yumurtadan çıkmak için savaş veriyor. Yumurta dünyadır. Doğmak isteyen, bir dünyayı yok etmek zorundadır. Kuş Tanrı'ya doğru uçuyor. Tanrı Abraxas'tır."

Sözkonusu kuş Sinclair'in evinin sokak kapısında, tokmak üzerindeki armada yer alıyor. Romanın başından bu yana Damian'ın ilgisini çeken bu kuşu Sinclair resmediyor ve Demian bunu bu şekilde yorumlayarak Sinclair'a not gönderiyor. Daha da anlatasım var ama okuyun bu kitabı. Kesinlikle okuyun.

Abraxas
: tanrıyla şeytan arasında bulunan bağdır. Eskiden Yunanların ya da başka milletlerin bir çeşit şeytana verdikleri isimdir. (kaynak: vikipedi)

eski çağlarda büylü olduğuna inanılan yunanca harf dizisi, bu kelime çeşitli eşyaların üzerine tılsım olaraktan yazılırmış. sonradan bir tanrı ya da bir deity olduğuna da inanılmış. hermann hesse'in damien isimli kitabında abraxas tanrı ve yeryüzü arasında iletiler taşıyan bir haberci tanrıcık olarak geçiyordu. (kaynak: ekşisözlük)

bazen şeytandır bazen melektir . ama genel anlamı hem iyiliği hemde kötülüğü barındıran bir tanrının ismidir.
ayrıca mükemmel bir therion parçasıdır . parça baştan sona etkileyici bölümlerden bölümlere geçip dinleyicisini uçurur (kaynak: uludağ sözlük)

Therion - Abraxas
'ı bi dinle.

Ekşi'de damien denmiş ama (damien Omen filmindeki şeytanın oğlunun adıydı) herneyse. Eğer hastaysanız ve yılbaşı tatiliniz bununla kesişmişse iki günde bir kitabı yarılayabilirsiniz demektir. Bu varsayım bende Hermann Hesse için geçerli elbette.

15 Aralık 2010 Çarşamba

Eyç

Annemin ve babamın isimlerinin baş harfleri: H
Doğduğum ay: Haziran
En sevdiğim yazar: Hermann Hesse
Bana aşık olan ilk erkeğin adı: Hakan
İş hayatına atıldığım ilk anonim şirket: Hitit
Karakalem resimde taslağı hazırlarken kullandığım kalem: HB
Sağ elimin üzerindeki damarların oluşturduğu şekil: H

ve yaklaşık 1 senedir Hilton Center'da çalışıyor olmam da cabası.

O zaman Tool'dan H. parçası gelsin. (:


Tool - H.

What's coming through is alive.
What's holding up is a mirror.
But what's singing songs is a snake
Looking to turn my piss to wine.

They're both totally void of hate,
But killing me just the same.

The snake behind me hisses
What my damage could have been.
My blood before me begs me
Open up my heart again.

And I feel this coming over like a storm again.
Considerately.

Venomous voice, tempts me,
Drains me, bleeds me,
Leaves me cracked and empty.
Drags me down like some sweet gravity.

The snake behind me hisses
What my damage could have been.
My blood before me begs me
Open up my heart again.

And I feel this coming over like a storm again now.
And I feel this coming over like a storm again now.

I am too connected to you
To slip away, fade away.
Days away I still feel you
Touching me, changing me,

Considerately killing me.
Considerately killing me.
Considerately killing me.
Considerately killing me.
Without the skin here,
Beneath the storm.
Under these tears now,
The walls came down.

And as the snake is drowned
And as I look in his eyes,
My fear begins to fade
Recalling all of those times.

I could have cried then.
I should have cried then.

And as the walls come down
And as I look in your eyes
My fear begins to fade
Recalling all of the times
I have died
and will die.
It's all right.
(I don't mind)
I don't mind.
I don't mind.
I don't mind.

I am too connected to you
To slip away, fade away.
Days away I still feel you
Touching me, changing me,

Considerately killing me.
Considerately killing me and
Considerately killing me.

5 Aralık 2010 Pazar

Aslında Bir Konu Var

Merhaba. Siz, yoksa aynılaştıramadıklarımızdan mısınız?
Yüzümün derisi pul pul dökülüyor, buna tepki gösterenlerin ifadeleri hep aynı. Yüzüme baktığında aynı ifadeyi herkeste sabitleyebilmemin büyütülecek bir özelliği yok.

Hastalıklı değilim, yani en azından bunun belirtileriyle karşılaşmadım. Fiziksel değişiklikleri pek önemsemiyorum ve bu hissizlikle başa çıkamıyorum. En son, canım yandığından bu yana, sinir tahribatı bölgesel bir felce sebebiyet vermiş olmalı. Dudaklarımda renk değiştirici bir kimyasal olsa da sözcüklerimin anlamı, hala ilk akla gelen manayı taşımıyor.

29 Kasım 2010 Pazartesi

Find a Cure For My Life

Sen doğma büyüme İzmirliyim diye geçin, Asansör'e yeni çık. Dün tarihe geçirdiğimiz bir durum Ayça'yla.

Bir de bazı reformlar gerektiğine kanaat getirdik yaşantımıza. "yaşantı"
Bu kelimenin ilk kullanıldığı sırada, herkes tarafından saçma karşılandığından ve yadsıyarak da olsa ara sıra güç bela kullandıklarından haberim var. Ama zamanla yaşantı deyip geçilebilecek bir duruma gelmedi mi aldığımız nefes, geldi.

Nefes demişken, bugün eczaneye ödediğim 43,00 törkiş liras'ın içime oturmasıyla eczane işletenlerin yarasına da parmak basmış oldum. Onlar mustarip, halk onlardan musdarip. Biz ülkecek mustaripiz gerçi ama, siyaset hakkındaki değerli yorumlarımı açık oturumlarda oturtmayı daha çok seviyorum. Kendimi kaybetmiş olmalıyım ki ofise öğle tatilimin bitiminden 20 dakika sonra geldim. Önceki kontrollerimde bana 5'er lira geçirmişler, ayrıca ilaçlarımdan 1 tanesini ödemiyor sigorta, birinin de %20'sini ben ödüyorum. Sosyal güvence filan hikaye yani. Patronumdan ssk ödemesini direk bana yapmasını talep edeceğim. Ben kendime bebekler gibi bakarım.

19 Aralık'a çok varmış daha. O zaman bir film iyi gider şimdi -> The Good Guy

22 Kasım 2010 Pazartesi

Benim Babam Toyota Gibi Adam

Akşamları yemek yerken genelde televizyonum açık oluyor. Çoğunlukla reklamlara dikkat kesiliyorum. Nasıl bir heyecan ve slogan meydana çıkarılmış, reklam filminin senaryosunda ne kadar ince espriler var ya da ufaktan dokundurmalar var onlara kafa yormak ayrı bir keyif (notun dibi: reklamlar kapitalizmin kalesidir).

Babasını hayatında hiç görmemiş, ya da ondan nefret etmiş, hayatında hiç baba dememiş-diyememiş insanları; çocuk sahibi olamayan ve bunun için bin tane doktor kapısı çalan erkekleri çöpe atan bir reklamdan bahsetmek istiyorum. Bir de tüm bunlar bir tarafa, sadece erkeklerin alabileceği bir otomobil izlenimi veriyor. Hoş benim anam toyota gibi hatun demek abes kaçardı ama iki taraflı düşünerek yaz şu reklam metnini canına yandığım. Ayrıca ufak çocukları sidik yarışına sokarcasına benim babam güçlü, benim babam öyle, benim babam süpersonik, benim babam troll... Bu reklam filmi için biri de gıkını çıkarsa da tazminat davası açsa, bak bakalım düşünmeden, zart diye akla gelen kafiyeli sözleri sosyal sorumluluk süzgecinden geçirmeden atıverebilecekler mi o makinanın içine.

Ahlak polisi değilim, babamla yaşıyorum, ama ben kime diyorsam. Tek örnek bu değil. İyice gıcık oldum.
Bitsin hadi.

21 Kasım 2010 Pazar

Pandomim


Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde "Aa pandomimci!" nidaları eşliğinde bir süre izlediğim gösterilerden biriydi.

En basit tabiriyle sözsüz tiyatro. "Tiyatroya sinemalara gidildiği kadar gidilmiyor kaldı ki sözsüzüne gidilsin." bıdıbıdısı yapmayacağım, zira İzmir'de böyle bir durum da gözüme çarpıyor değil.


Bu gösteriye de ilgi duyarak durup izleyenler vardı elbette ama eminim bir kısmı da bilinçsizce ve o an için, ilgi çekici olduğu için rağbet gösterdi.

Pandomim gösterileri, Sokak Sanatları Atölyesi Tiyatro gösterimi adı altında, her cumartesi saat 12:00 'de Konak belediyesi Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi'nde.

Fötöğref: Semra DURA

20 Kasım 2010 Cumartesi

Ruhuna Fatiha


Bayram münasebetiyle atalarımın kabirlerini İzmir'in farklı uçlarında olmasına rağmen ziyarete niyetlendim. En son babamın anne ve babasını ziyarete gittiğimde soyadımın mezar taşında yer alması beni acayip bir psikolojiye soktu. "SEMRA DURA Ruhuna Fatiha" diye düşünme düşünmeyebilirsen.

Ürkütücü ve soğuk bir mekan yerine (günlük güneşlik bir sabah olduğundan sanırım) yaşanılabilitesi olan bir yer gibi geldi bana burası, kanım kaynadı diyeyim de abartıda üstüme olmasın.

Ama öyle, yani bir kulubeyle babaannemin sol tarafına yerleşke kurmayı planladım bir an için. Tüm bunlar hayatın verdiği yaşamdan soğuma belirtilerinden kaynaklanan bir şey değil, o anki psikoloji.

Her neyse Hermann Hesse'in de Montagnola yakınlarında yer alan Gentilino’da Sant’Abbondio mezarlığına da ziyarette bulunup ruhuna bir fatiha okumak isterim, ya da ona bir istavroz çıkarırım, kim bilir. Ami(e)n.